ERKEN BÜYÜDÜM BEN BABA
Erken büyüdüm ben baba!
Çocukluğum, annemin kollarında,
Simit sepetimi , koluma taktığım günlerin ardında kaldı.
Sen gittin uzaklara , taa uzaklara…
Haberin acıydı
Tüm mahalleli acılardaydı,
Annem perişan,
Bense ne olduğunu bilmeden
Gelenlerin arasında suskun bir çocuk…
İnşaatın dördüncü katından düştü dediler.
Ekmek parası…
Çimento, kireç kokan; malayı karış karış duvarda sallayan ellerin
Toprağın oldu ıslaklığında alın terinin…
O gün eve ekmek gelmedi.
Ama sen geldin.
Yatıyordun sessiz ve nefessiz.
“Baba!” dedim “Babacığım!”
Sana uzandım; sağ yanımdaydı anacığım
Kardeşlerim bir köşede şaşkın,suskun…
Ama sen , sen gittin babacığım!
Erken büyüdüm ben babacığım!
Çocukluğum üçüncü sınıfın sıralarında kaldı
Nasıl okudum o yıl sınıfı bilemedim
Bir kez olsun ilk derse yetişemedim.
Sepetimdeki simitler bitmeden
Nasıl giderdim okuluma?
Yüz simit saymalıydım, tam yüz simit
Yüz simit satmalıydım...
Sokak sokak dolaşıp
“Simiiit, taze, sıcak simiiiit! “
Yüz simit satmalı,
Eve ekmek parası kazanmalıydım….
Güneşin ışıkları daha düşmeden evlerin çatısına,
Çöpçüler yerleri süpürürdü simitçi fırınına gitmek için geçtiğim yollarda,
Kağıtlar uçuşur,
Kumrular serenat yapardı “Guguk guk!” sesleriyle.
Serçelerse bitmek tükenmez enerjileriyle
Akasya ağaçlarına konar,
Köşe kapmaca oynar gibi rızkını ararlardı.
”Arap” kuyruğunu sallaya sallaya peşime takılır
Fırına kadar eşlik ederdi.
Bir ısırım sıcak simitin lezzetini
O da bilirdi…
Sokağımızın yolu topraktı
Fırına giden yol ise parke taşlarıyla döşeli.
Severdim parke taşlarını.
Parke taşlarında
Simitçi fırınına giden yolda
Sek sek oynar gibi
Atlardım koyu renkli olanlarının üzerinden
Diğer koyu renkteki parke taşlarına …
Sabah ezanını belki duymazdı
Diğer çocuklar mışıl mışıl uykusunda
Uyanırdım müezzinin sesine
Minarenin şerefesine bakardım.
Alaca karanlıkta gözlerim seçerdi , ezan okuyan müezzini
Ne tatlı, ne yumuşak sesi vardı.
Horoz sesleri kaybolur giderdi.
İnsanlar cami yolunda ,kuşlar seher zikrinde
Ulumakta komşunun köpeği
Ezan sesine eşlik edercesine…
Simit sepetini ,
Çizgi çizgi iz bıraktığı kolumdan çıkardığımda
Okul yolu görünürdü.
Siyah önlüğümü hep annem giydirir,
Hep o takardı beyaz yakamı
Saçlarımı okşar ,yanaklarımdan öperdi …
Şimdi pür telaş giyiniyor,
Artık ben takıyorum yakamı.
Saman kağıdı defterimi,
Ekmek bıçağıyla sivrilttiğim kalemimi,
Sünger terlikten bozma silgimi
Aldığım gibi, fırlardım avlu kapsından.
Telaşımdan kaçışırdı
“Sarı”nın yavruları sağa sola
Üzerime gelir ibiklerdi
Kızardı verdiğim telaşa…
Koşarak girdiğim okul kapısında
Hademe teyze beni karşılar
“ Yine mi geç kaldın?”
Bilirdi halimi
Gayri ihtiyari “günaydın “ der gibi
“Yine mi geç kaldın”
Sınıfın kapısını
Aynı heyecanla,aynı üzüntüyle çalardım
Yine yetişemediğim için derse;
“Günaydın öğretmenim”
“Özür dilerim”
Öğretmenim bilirdi,
Bilirdi arkadaşlarım önlüğümün altında
Kolumdaki sepetin bıraktığı izleri…
Gülümserdi öğretmenim
Alnımdaki teri siler
“Geç bakalım” derdi.
İkinci ders Matematik…
Hep yetişemez kaçırırdım Hayat Bilgisi dersini…
Üzüntümü alır götürür öğretmenimin sözleri:
“Hayat Bilgisi , kolundaki izlerin
Hayat Bilgisi,senin simit sepetin!”
Yüzümdeki ateş söner,
İçimdeki telaş yok olur giderdi
“Hayat Bilgisi senin simit sepetin”…
Son dersten sonra evin yolunu tutardım doğruca
Bahçe kapısından içeri girdiğimde
Annem sarılır,okşar başımı
Yanaklarımdan öperdi.
Çıkarırdım önlüğümü…
Yalnızlığın acı, sen yoksun baba!
Sol yanımı sızlatır gibi yaşarım hüznümü.
Hayat çalışmak, hayat çabalamak her yaşta
Ben erken büyüdüm
Erken büyüdüm ben baba.!
R.İZAN A0409’09
|